
Sıcak hem de çok sıcak…
Tatili yaptık ama hiç yapmamış gibiyim. Fiziki yorgunluk bir şey değil ama kafa yorgunluğu kötü. Hemen bu kasvetli hava seni alıyor içine, çekiyor. Bu işyeri bu hale hiç gelmemişti. İnsanlar birbirine hiç bu kadar kötü bakmıyordu, kimse birbirinden bu kadar kuşkulanmıyordu, bu kadar güvensiz değildi, Bu kadar saçma sapan kurlar konulmuyordu. Biz birbirimizle, iş konusunda yarışırdık, kafamızı kaldıramazdık. Ama… artık ne iş, ne motivasyon, ne de iş tatmini…Tüm bunlardan mahrumuz, huzurumuz yok…
Böyle olunca da tatile hiç gitmemişsin gibi geliyor sana. Haftaya gene izin alacağım. Çalışmak istemiyorum. Bakalım sonumuz ne olacak. Bu böyle gitmeyecek elbet. Bir yerlerde duracak.
Hem sıcak hem de mutsuz bir işyeri. Çekilmez oluyor bazen. Bir de çocukların evde sen çalışıyorsun. Her akşam ve her sabah ”işe gitmesen”, “ yarın tatil mi”, “keşke sende evde tatilde olsan”, “karnım ağrıyor”, vs… Yüreğimi burkan bu sözler de iyice beni dibe vurduruyor. Sanırım hayatımda ki en güzel, en doğru ve beni sonsuz mutlu eden şey “CAN ve NAZ”. Haaa! Yanlış anlaşılmasın tabi ki Ori’nin hakkını da verelim ama çocuklarım başka. Tabi bunları düşününce şükrediyor insan. Ya tam tersi olsaydı: O zaman kahrolurdum herhalde. ( Maşallah Diyeyim de. Kendi kendime nazar etmiyeyim)
Ama işyerinde de ortalama 8 saat geçiriyorum ya. Bu kadar uzun zaman geçirdiğin bir yerde de huzur istiyor insan ya.
Yüksek lisansa başvurdum. Kamu yönetimi bölümüne. Umarım sınavı kazanabilirim. Bari biraz hareket ve değişiklik gelsin yaşantıma.
Sihirli bir değnek lazım bu işyerine. İnsanların üstüne serpilmiş ölü toprağın kaldırılması gerekiyor. Enerji gerekiyor biraz…