25 Şubat 2010 Perşembe

Kardeşlerin Aşkı Büyük Olur…






Bugünlerde bir aşk var aralarında sormayın. Bir koltukta oturup bilgisayar oynuyorlar, bir koltukta oturup TV izliyorlar, aynı yatakta yatıyorlar, aynı topitopu yalıyorlar. Aman nazar değmesin. Çok süreceğini tahmin etmiyorum gerçi bu kalpcik kalpcik durumun ama. Çünkü Naz’cım sürekli dayak yiyor abisinden. Ama asla akıllanmıyor. Çünkü dayak yediği nedenleri ısrarla yapmaya devam ediyor. O yüzden bu sahnelerden acaip keyif alıyoruz Ori’yle. Kim onları bu şekilde görürse hemen birbirimizin de görmesini sağlıyoruz.

Kardeşlik gibisi yok gerçekten. Umarım bir ömür boyunca birbirlerine düşkün olurlar ve kardeş olduklarını unutmayıp birbirlerine sahip çıkarlar.

24 Şubat 2010 Çarşamba

İnsan Profesyonel Olmalı...




İnsan profesyonel olmalı. Özellikle hayatta profesyonel olmalı. Ya da profesyonel davranmalı. Bunun diplomayla veya öğretimle ilgisi yok. Bu insanın kendisiyle alakalı bir şey. Çevremde “profesyonel” dediğim insanların arasında üniversiteli de var, lise veya ilkokul mezunu da var. Kişi işini yaparken, anne çocuklarıyla ilgilenirken, eş diğer eşe, arkadaş diğer arkadaşına vs.vs.vs. Hele bir öğretmen kesinlikle profesyonel olmalı. Bir veli karşısında öfke nöbetleri yaşamamalı. Eleştiriye açık olmalı, ya da soru sorduğunda verilecek cevabı hazmedebilmeli.
Öfkesini kontrol edebilmek gerçekten profesyonellik demek bence. Olaylar karşısında soğukkanlı olabiliyorsa, uygun cümleleri, uygun yer ve zamanda söyleyebiliyorsa budur bence.
Dün akşam Can’ın veli toplantısı vardı. Hemen hemen tüm veliler vardı. Öğretmenimizle ilgili baştan beri tedirgin olduğumuz, “acaba”larımız var. Ama dün akşamki toplantıdan sonra artık tedirginliklerimiz yerini kesin emin düşüncelere bıraktı. Hocamız kesinlikle profesyonel değil. Eleştiriye açık değil. Çok acıdım aslında. Hele o kadar kişi karşısında ağlaması: ACİZLİK. En son söyleyeceğini en başta söyleyerek birden kavga ortamına neden oldu. Herkes rahatsız oldu.
Bu insanın süper bir eğitimci olması düşünülebilir mi şimdi? İnsanın ilkokul öğretmeni ne kadar önemli oysa. Can için üzülüyorum. Ve “ ne yapabiliriz” karşısında da elimiz kolumuz bağlı kalıyor. Çünkü dönem ortası, bu yılı böyle geçireceğiz artık. Neyse ki Can tüm bunlardan habersiz. Okulunu ve öğretmenini seviyor. Bizim yüreğimize su serpen de bu zaten.

16 Şubat 2010 Salı

Yorum Sizin...



Her sabah Naz’ı resmen yataktan resmen kazıyarak kreşe hazırlıyorum. Akşamları küçük hanım yatmak bilmiyor. Ben yatağa girmeden asla uyumuyor. Babayla asla yatmaz. İlle de anne yani.
Bizden daha çok dizileri biliyor ve bıcır bıcır anlatıyor. Bu sabah gene daha yatağında uyanmadan giydirdim O’nu. Arkamı döndüm, çekmecesinden çorap almak üzere, önüme döndüğümde Naz yatakta yoktu. Koridora çıkmış uykuya devam… Ben onunla konuşurken içi uyuyarak kalkıyor ve halıya uzanıp uyumaya tam gaz devam ediyor. Bunu fotoğrafladık Ori’yle. Gülüştük.
Çalışan annelerden böyle trajik - komik anılar, kareler her zaman mevcuttur.

15 Şubat 2010 Pazartesi

Sevgiler Günü....

Yoğun bir hafta sonuydu. Cuma akşamüzeri Afyon’dan İzmir’e uzanan yolculuk, ardından Tire, Ödemiş ve son olarak tekrar Pazar günü eve dönüş… Yorucu olmasına rağmen keyifliydi. Herkesi görmüş olduk. Anneanneyi ve dedeyi Zeynep Teyzemize bıraktık. Sonra Tire’ye küçük halamızın yeni evini görmeye geçtik. Ev süper. Çok beğendim. Sabah babaannemize geçildi Ödemiş’e, sonra Tire’ye akşam tekrar Tire’ye. Sabah tekrar Ödemiş’e babaannemiz evine bırakıldı. Bizde Kiraz – Alaşehir- Kula üzerinden Afyon’da nihai bulan bir yolculuk sonunda kendimizi kuaföre attık.
Malum Sevgililer Günüydü dün. Çocukları ilk kez böyle bir geceye götürdüm. Daha doğrusu zorunda kaldım çünkü Emine Teyzemiz şehir dışındaymış. Ama olsun iyi oldu. Hiç üzmediler beni, onlarda eğlendi. Böylece sevgiler gününü ailecek kutlamış olduk. Herkes birbiriyle dans etti. Naz gene durmadan sahnedeydi. Can’ı çekiştirip durdu dans için.
Bir de Can rakı kadehini fondip yapmaya çalışmasaydı… Acayip içme potansiyeli var. İnanamıyoruz Ori’yle. Hem de hiç yüzünü falan buruşturmuyor. Kadehi yarılayınca tabi tüm gece cin gibiydi. Sabah resmen yataktan kazıyarak okula gönderdim. Bakalım günü nasıl geçecek bugün.?

10 Şubat 2010 Çarşamba

Bugünlerde gene Naz’a karşı aşırı bir kalpcik kalpcik geziyoruz. Ailecek. Anneannemiz, dedemiz, Zerrin ve Zeynep Teyzemiz, Öykü Ablamız geldiler Şubat tatili nedeniyle. Güzel bir hafta geçirdik. Çocuklarla evde olmanın keyfini çıkardım gerçekten. Buna bizimkilerin katkısı tartışılmaz tabi ki. Tek ben olsaydım çoktan keçileri kaçırır, yüz göz olurdum Naz ve Can’la.

Naz tam bir kokoş, tam bir showgirl modundaydı. Ortalıkta bıcır bıcır dolaşan bir şirine…
Anneannemiz arkasında sürekli dualar okudu,
Dedemiz “çok neşeli, hiç yükü yok, Allah nazarlardan saklasın”
Zerrin Teyzemiz “ bu kızı bana verin, sizde yazık olacak bu kıza”;
Zeynep Teyzemiz “ senin çocukların güzel oluyor, lütfen bana da bi tane doğur”
Şeklinde Naz hakkında söylemlerde bulunuldu.

Can’a haksızlık olmasın ama kız olacağını bilsem 3. çocuğu da doğurmak isterim. Kız çocuğu olan anneler şanslı, 2 kız çocuğu olan anneler daha şanslı. Ev kalabalık olduğu için sürekli yemek ve temizlikten canım çıktı. Ama aralarda elimde sürekli fotoğraf makinesi, fotoğraf çekmeyi de unutmadım.
Çektiğim karelerden bir kaçını paylaşmak istiyorum:



Batuhan'ı hepimiz bir arada iken, kocacım (onun deyimiyle) "Brad Pitt Modeli Sünnet" yaptı. Hep birlikte Batu'ya destek olmak için hastaneye gittik.


Kar yağdı nihayet Afyon'a da. Çocuklarla kardan adam yapıldı.



Naz sürekli kıyafetlerinin içine bebek koyup -hem de 2 tane- ikiz bebek bekliyordu. Sürekli kolunda çantalarım, ayağında ayakkabılarım şahane kareler sergiledi.



Zerrin Teyzemiz sürekli onları oyaladı ve faaliyet yaptılar.



Related Posts with Thumbnails