6 Ocak 2010 Çarşamba

Zaman Ne Çabuk Geçiyor...

Zaman ne çabuk geçiyor. Çocukken hep genç olmak isterdim. Genç oldum. Şimdi yaş 35, ömrün yarısındayım. Bu 35 yıl içinde ne yaptım diye düşündüğümde, istediğim bölümde okudum, evlendim, 2 çocuk annesi oldum. İzmir, Samsun derken 2 yıldır da Afyondayım. Kendime şaşırıyorum. "Evlenmicem” derken arkadaşlarımın içinde ilk önce evlenen ben oldum. Evlilik benim için korkulacak bir adımdı. Ama hiç te öyle olmadı. Çok büyük sorunlar yaşamadım birlikteliğimde. Hatta şimdi düşünüyorum evlilik bana göre, benim yapıma çok uygun. “Anne olma istemiyorum, çocuk ayak bağı” gibi büyük laflar ederken anne olmuşum bile. 2 tane çocuk hem de birbirine yakın yıllar içinde… CAN ve NAZ…

Şimdi, 7 yıl önce olduğum annelik rolüm tüm hayatımı kaplıyor. Her şey onlar için, tüm planlar onlara yönelik. Yapmak isteyip te “ ya çocuklar var” deyip yapamadığımız o kadar çok eylem var ki. Bunun için zaman zaman pişmanlıkta duysam, Can ve Naz gözümü açıyor. Onların varlığı gibisi yok.

Her sabah saat 7 ‘de başlıyor benim mesaim. Can’dan önce kalkıp ona bir iki, lokma bir şeyler yedirecek olmanın ümidiyle mutfakta koşuşturuyorum. Mutlaka sütünü (özellikle "çilekli"nesquikli) ısıtıp yanına yiyeceğini tahmin ettiğim kahvaltıyı hazırlıyorum. Ama her sabah bu hatayı yapıyorum. Yemeyeceğini bile bile, her sabah “belki yer bugün” deyip hazırlık yapıyorum. O’nu uyandırmak için “ hadi annecim kalk” dediğimde “niyeeeee” diye bağırır. Her sabah önce “okula gitmicem, ben bugün dinlencem” hayıflanmaları, sonra yatakta başlar bizim giyinme faslımız. Her ne kadar kendi giyinsin düşüncesini taşısam da, gene çoraplarını gömleğini, pantolonunu, süveterini giydiriyorum. Kahvaltı nedeniyle yaşanan sürtüşmenin sonunda mutlaka beni kıran oğlum, çıkarken bugün seni öpmeden göndersem de yine de sıkı sıkı sarılır, aynı tembihlerde bulunur ve servisine uğurlarım.

Sonra Naz’a gelir sıra. Canım kızım benim. Uykuyu seviyor. Ama akşamdan tembihli yattığı için hiç sorunsuz kalkıyor. Akşamdan hazırladığımız kıyafetleri giydirir, saçlarını istediği gibi toplar, hazır hale getiririz. Naz kreşte kahvaltı yaptığı için şimdilik evde kahvaltı yapmıyor. Koştur koştur kendim hazırlanırken Naz beni inceliyor. Hoşuna giden bir şey varsa üzerimde takı, ruj veya kıyafet “sen benden güzel oldun” deyip ara sıra mızıldanıyor. Sonra da “büyüyünce bunları bana vereceksin dimi anne” sorusunu soruyor. Kreşe teslim ederken çoğu zaman ağlayarak ” geç gelme, erken gel” tembihlerini sıralayan Naz, Gülgün Öğretmeninin kucağında başlıyor günlük kreş yaşantısına. Her akşam ama mütemadiyen “ annemi seviyorum” yazılı güzel resimlerini sevinçle mektup gibi cebinden çıkararak veriyor.

Naz şu aralar beni hiç üzmüyor. O’nu övdükçe buna daha da dikkat ediyor. Odasına girdiğinizde her şey yerli yerinde görünse de dolaplarını açtığınızda kendi eşyalarının arasında bana ait olan bir sürü eşya fark ediliyor. Ara sıra bunlar bendekilerle değiş tokuş yapılıyor. Özellikle bana ait olan fularlar, takılar, makyaj malzemeleri çoğu zaman onun şahsi eşyası oluyor. İşin garibi, zamanla ben bile ondan izin alarak kendi eşyamı kullanıyorum. Aa topuklu ayakkabılarımı da unutmayalım. Eve gelen Doya'mıza sanki kendi ayakkabılarıymış gibi rahat rahat çıkarıp öyle doğal bir şekilde sunuyor. Ama bunlar benim çok hoşuma gidiyor. Hiç kızmıyorum. Özellikle Nigar’cığımın “ izin verme bu kadar. Doğa eve gelince bunları benden istiyor. Bak topukları kırılacak ayakkabıların, alışmasınlar “ uyarılarına rağmen, gerçekten hoşuma gidiyor. Fotoğraflıyorum her halini. Çünkü çok çabuk büyüyorlar. Bu günleri özleyeceğimi biliyorum. Ancak günün koşuşturmasında çoğu zaman kaçırıyoruz bu güzel anları.

Can her zamanki gibi hareketli, yaramaz. Özellikle bu sene beni çok yoruyor. Dersler yüzünden her akşam aynı tartışma. İtiraz, itiraz, itiraz. Benden gelen ders çalışmayla ilgili bütün öneriler önce ret ediliyor. Ardından kulak çekmeler ya da kolunu biraz sıkı tutmalar, ceza tehditleri geliyor. Sonra kıpır kıpır bir halde ders çalışıyoruz. Aynı pozisyonda 2 dk bile kalamıyor oğlum. Çoğu zaman vicdan azabı çekiyorum.

Özellikle okulun ilk günleri yaşadıklarımızı düşünürsek… Hatırlamak bile istemiyorum her akşam resmen dövdüm çocuğumu. Her gün bir teşhis: Bir gün dikkat dağınıklığı var, bir gün özel öğrenme güçlüğü, bir gün hiperaktivite vs. Ama Can’ın dürtüsel hareketliliği olduğu kesin. Belki biraz aşırıya kaçtım ama bende onunla öğreniyorum anneliği. Çok çabuk panikliyorum. Yaptığım, uyguladığım tüm davranışlarıma onay bekliyorum. Bu yüzden de Zerrin’in hakkını hiç ödeyemem.

Her zaman tüm ilklerimi CAN’ımla yaşıyorum. Çok özel benim için oğlum. Anneler erkek çocuklarına daha düşkün diyorlar ya, benimki öyle değil. Can hep zor bir çocuk oldu. Beni birçok konu da uğraştırdığı için çok zorluyor. Bizi tanıyan herkes bilir bunu. Belki de O’na daha fazla emek verdiğim için özel. Yanlış anlaşılamasın Naz’ımı da çok seviyorum.Anne olan herkes ne demek istediğimi anlıyordur.

3 yorum:

  1. Canım ablam ne kadar doğru yazdıkların ne kadar samimi, ne kadar içten, ama anneliğinde böyle biliyormuusn.Onlarla büyüdün onlarla olgunlaşıyorsun ve bazen senden kilometrelerce uzakta olmama rağmen gülerek izliyorum seni çünkü 3 çocuk birbirinize bakıp birbirinizi büyütüyorsunuz(Zühra,Can,Naz)Sana sadece şunu söylemek istiyorum çocukların sevildiklerini o kadar çok biliyor ve hissediyorlar ki gerisi hikaye onlar için yapılan diğer şeyler eksik fazla herşekilde olur ama bu verdiğin duyguyu senin dışında hiç kimse veremez, bu eksik ve yarım olurdu Can ve Nazsa söyleyebileceğim tek şey onlar bu dünyada ki şanslı çocuklardan çünkü seviliyorlar ve bunu hissedebiliyorlar o yüzden onlar güçlü ve başarılı olacaklar.

    YanıtlaSil
  2. merhaba, sizi tebrik ederim önce.. benim 1 tane oğlum var, şu anda 9 aylık. oğluma kardeş istiyorum ama iki bebek birden düşünemiyorum, hıh o zaman çıldırırım herhalde!!.. bunu yapabilenleride şaşkınlıkla izliyor ve tebrik ediyorum :)) sevgiler..

    YanıtlaSil
  3. Sevgili A, kardeş mutlaka olmalı diğer türlüsü bencillik olur. Arayı fazla uzatmadan mutlaka bir tane daha çocuk sahibi olmanızı öneririm. Tabiki zorlanacaksınız ama zaman çok çabuk geçiyor. Unutuyor insanoğlu...

    YanıtlaSil

Related Posts with Thumbnails